Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İzzet Arı kaleme aldı:
Geçtiğimiz mayıs ayında Türkiye önce Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Enerji ve İklim Değişikliği Diyaloğu kurmaya karar verdi. Bu gelişmenin akabinde de Türkiye ve Çin arasında “Enerji Dönüşüm Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” imzaladı. Türkiye’nin yeşil dönüşüm için gerekli olan kritik mineraller ve nadir toprak elementleri (NTE) alanında atacağı somut adımların bu görüşme trafiğiyle hızlanması bekleniyor. Kritik mineraller Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi ve sektörlerdeki elektrifikasyonu için önem arz ediyor.
Türkiye kritik mineraller alanında nasıl çalışmalar yapıyor?
Türkiye, enerjide yeşil dönüşüm süreciyle dünyadaki değişimi yakalamaya çalışıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ve depolamasında kritik mineraller ve NTE, stratejik kaynaklar olarak dikkat çekiyor. Batarya teknolojileri, elektrikli araçlar, güneş panelleri gibi teknolojilerin gelişiminde kritik mineraller olmazsa olmaz girdiler arasında. Lityum elementi tüketimine bakıldığında, Türkiye ihtiyaç duyduğu yaklaşık bin 500 ton lityum karbonat mineralinin tamamını ithal ediyor. Depolama ve yenilenebilir enerji teknolojileri Türkiye’de daha fazla uygulama alanı buldukça kritik minerallere olan ihtiyaç da çok artacak. Bu durum yeşil enerji dönüşümünün kritik minerallere olan bağımlılığının yüksek olduğunu gösteriyor.
Türkiye NTE, lityum ve kobalt gibi kritik mineraller de dahil olmak üzere maden kaynaklarını haritalandırıyor. Bu bağlamda Türkiye, kritik mineraller listesinin güncellenmesi ve rezerv durumunun revize edilmesi gibi çalışmalara da devam ediyor. Türkiye’nin kritik mineraller açısından önemli yataklara sahip olduğu biliniyor. Kritik mineral rezervi Türkiye’yi kritik mineraller için küresel tedarik zincirinde potansiyel kilit oyuncu olarak konumlandırabilecek.
Eti Maden, Eskişehir Kırka’daki lityum karbonat ve Beylikova’daki nadir toprak oksit üretimi çalışmalarıyla Türkiye, kendi ihtiyacını karşılamaya ve diğer ülkeler karşısında konumunu güçlendirmeye yönelik somut adımlar atıyor. Kırka’daki pilot tesiste yılda 10 ton lityum karbonat üretimi yapılırken Kırka’daki endüstriyel tesis tamamlandığında yılda en az 600 ton lityum karbonat üretimi yapılabilecek. Ayrıca Türkiye, dünyanın en büyük ikinci NTE rezervini Eskişehir’in Beylikova ilçesinde keşfetti. 694 milyon ton rezerve sahip olan bu bölge Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor. Eti Maden, pilot tesiste ilk etapta yıllık bin 200 ton cevher işlemeyi planlıyor. Böylece Türkiye, ihtiyacı olan NTE’nin bir kısmını kendisi üretilebilecek. Kısa vadede yıllık 570 bin ton rezerv işlenebilecek. Ayrıca, bu yataklardaki çalışmalar fosil yakıtlara olan bağımlılığı ve sera gazı emisyonlarını azaltarak Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamındaki hedeflerine katkı sağlayacak.
Türkiye’nin kritik mineraller diplomasisi
Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu ve zengin maden kaynakları kritik mineraller konusunda hem ABD hem de Çin ile işbirliği için eşsiz bir fırsat sunuyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Türkiye, bakanlar düzeyinde ABD ile bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede ABD ve Türkiye, teknoloji, inovasyon, yatırımlar, işbirliği ve sera gazı emisyonlarının azaltılması gibi konularda Enerji ve İklim Değişikliği Diyaloğu’nun kurulmasına ilişkin açıklama yayınladı. İki ülke enerji alanındaki stratejik ilişkilerin daha temiz ve yeşil enerji sistemleri için önemli bir fırsat sağlayacağını ve ikili ekonomik ve ticari hedefleri ileri bir düzeye taşıyacağını hedefliyor. Türkiye ve ABD arasında geliştirilen bu diyalog temiz enerji, enerji verimliliği, şebeke dayanıklılığı, doğal gaz ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) gibi alanlarda Bölgesel İşbirliği ve İklim Değişikliğiyle Mücadele ve Temiz Enerjinin Finansmanı çalışma grupları üzerinden şekillenecek. Türkiye’nin ABD ile kritik mineraller konusundaki işbirliği, özellikle ABD’nin tedarik zincirlerini güvence altına almak istediği savunma ve teknoloji sektörlerinde iki ülke arasında daha geniş stratejik ortaklıkların bir parçası olabilir.
Türkiye ve ABD arasındaki bu anlaşmanın akabinde Ankara Çin ile de benzer bir görüşmeyi bakanlar düzeyinde gerçekleştirdi. Türkiye’de pil hücreleri, modüller ve enerji depolama sistemleri üreten firmalar, ihtiyacı olan NTE’yi Çin’den ithal ediyor. İki ülke arasında imzalanan “Enerji Dönüşüm Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda kritik mineraller ve NTE alanlarında mevcut ve potansiyel işbirliğiyle yatırımları ele alması bakımından stratejik bir hamle olarak görülebilir. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ve Türkiye-Çin arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendirme niyeti göz önünde bulundurulduğunda Türkiye, Çin’in kritik mineraller alanındaki rezerv, madencilik ve işleme teknolojileri kapasitesinden yararlanmak istiyor. Ayrıca, Çin ile Türkiye arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri stratejik düzeye yükseltme çalışmaları devam eden Rusya-Ukrayna savaşı ile Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin koridorlarından biri olan Orta Koridor’un Türkiye üzerinden geçme potansiyeli kritik mineraller alanındaki işbirliğiyle somutlaşabilir.
Türkiye’nin dengeleme hamlesi
Türkiye, denge politikasıyla hem ABD hem de Çin ile görüşmelerinin devamında kritik mineraller alanında fayda sağlayan taraf olarak çıkabilecektir. Türkiye’nin gerek gelişmiş teknoloji sahibi ABD gerekse kritik minerallerce zengin Çin ile olan görüşmeleri oldukça stratejik adımlar olup bu iletişimin devam etmesi Türkiye’ye yapılacak sabit yatırımları teşvik edebilir. Ayrıca, kritik mineraller Türkiye’nin sivil ve askeri ihtiyaçlarının yanı sıra Togg gibi elektrikli araç üretiminde en kritik parça olan bataryaların güvenliğinin tedariğini de garanti altına alabilecektir. Böylelikle Türkiye, kendisini kritik mineraller konusunda tarafsız ve güvenilir bir tedarikçi olarak konumlandırarak hem ABD hem de Çin ile bu alandaki ilişkilerini güçlendirebilir. Bu dengeleme hareketi, dışa bağımlılıktan kaçınmayı ve uzun vadeli stratejik çıkarlarına fayda sağlamayı dikkatli bir diplomasiyle izlemeyi gerektirebilir.
Türkiye, sahip olduğu kritik maden kaynakları ve tüm güçlerle somut iletişim kurabilme durumundan yararlanarak jeopolitik etkisini artırabilir. Türkiye’nin bu etkisi kritik maden tedarik zincirlerini güvence altına almaya odaklanan uluslararası forumlara, ittifaklara katılmayı ve kaynak yönetimi ve sürdürülebilirlik konusundaki küresel tartışmalara katkıda bulunmasını sağlayabilir. Bu sayede Türkiye, petrol konusunda Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) oynadığı role benzer şekilde “kritik mineral ihraç eden ülkeler örgütü” kurulması için ön ayak olabilir.